• 0 342 3171801

Yurt Dışındaki Türkler ve Akraba Toplulukları Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü ile Fakültemiz  tarafından hazırlanan Türk Kültüründe Nevruz Paneli gerçekleştirildi.

Fakültemiz  Ömer Asım Aksoy Konferans Salonu’nda düzenlenen, moderatörlüğünü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre Tansü’nün yaptığı panele;  Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Behiye Köksel, Doç. Dr. Süleyman Fidan ve Dr. Öğr. Üyesi Sibel Karadeniz Yağmur konuşmacı olarak katıldı.

 

Programın açılışında konuşan Doç. Dr. Yunus Emre Tansü, katılımcılara nevruzun tarihsel gelişimini anlatarak, nevruzun bu coğrafyadaki milletlerin ortak bayramı olduğunu söyledi. Doç. Dr. Tansü, “Türk kültüründe nevruzun ayrı bir yeri var. Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı büyük törenlerle kutlanan milli bir bayramdır. Bugün bahara hazırlık günü, kıştan kurtulmanın baharın gelişinin yıl dönümü. Türkler bu günü Ergenekon’dan çıkış günü olarak Yenibahar Bayramı olarak da kutlanılır, buna ‘Yengi Kün’ bayramı adını veriyorlar. Nevruzun, kültürümüzde çok özel bir yeri vardır. Sadece bir milletin bayramı değil bütün bu coğrafyada yaşayan toplumların, milletlerin ortak bir bayramıdır” ifadelerini kullandı.

Nevruz Bayramında temsili olarak örs üzerinde demir dövülmesi ve ateş üstünden atlama ritüelleri konusunda katılımcıları bilgilendiren Prof. Dr. Behiye Köksel konuşmasının devamında şöyle konuştu: “Örs üzerinde demir dövülmesi Nevruz Bayramına özgü tiyatral uygulamalardan birisi olmuştur. Ergenekon’dan çıkışı 21 Mart yengi kün bayramı olarak kabul eden Türkler bu kurtuluşu ateş üzerinde demir dövmek şeklinde devam ettirerek hatıraları arasında saklamışlardır. Ateş üstünden atlama ise nevruzun simgesel ritüellerindendir. Nevruz’da ateş üstünden atlamak ve bu surette geçmişin ağırlığından, uğursuzluğundan kurtulup arınmak anlamına gelir. İnsanlar, hayvanlarını da ateş üzerinden atlatmaya çalışarak bu temizleyicilikten istifade etmesini sağlamaya çalışırlar.”

  

Doç. Dr. Süleyman Fidan ise konuşmasında nevruzun ortaya çıkışına değinerek, Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında da Göktürklerin Ergenekon'dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanıldığını söyledi. Doç. Dr. Fidan, “Nevruz, bahar ekinoksu kuzey yarım küredeki toplumları ilgilendiren bir gündür. Baharın gelişi, toprağın canlanması, tarım ve hayvancılıkla uğraşan toplumlarda yüzyıllardır önemsenmektedir. Türk kültür coğrafyasında da Yakutistan’dan, Doğu Türkistan’dan Adriyatik’e kadar tüm Türk kültür coğrafyasında nevruz yoğun ve sade bir şekilde yüzyıllardır kutlanılmaktadır. Zaman zaman sönük geçmiş unutulmuş zaman zaman canlanmıştır. Günümüzde Türkiye’de mitolojik, milli, dini kodlar yüklenerek kutlanılıyor. Ergenekon’dan çıkış olarak Ebu'l-Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terakki’sinde anlatılır. 400 Yıl Ergenekon Vadi ’sinde kalan Türkler, kurdun yardımıyla demir dağı eriterek çıkmışlarıdır, bu çıkış günü nevruz olarak kutlanılır” diye konuştu.

Dr. Öğr. Üyesi Sibel Karadeniz Yağmur de geçmişten günümüze Türk kültüründe Nevruz bayramı konulu konuşmasında, “Kültür, bir milleti millet yapan değerler bütünüdür” diyerek, kültürün en önemli unsurlarının içinde binlerce yıllık bir geçmişi barındıran gelenek ve görenekler olduğunu belirtti. Yeryüzünde yaşayan en eski kavimlerden olan Türklerin, tarihi derinliklerinden gelen zengin kültürel değerleri, gelenek ve görenekleri olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Sibel Karadeniz Yağmur, “Nevruz şenlikleri Türklerin tarihin bilinen devirlerinden itibaren kutladıkları milli bayramlarından birisidir. Bahar bayramlarını dünyanın muhtelif bölgelerinde, çeşitli toplumlarda ve milletlerde görmek mümkündür” dedi.